4 Nisan 2011 Pazartesi

İZLENCE..





Bir seyr-i sinema defteri..


      Midterm haftası ve sınav sıkıntıları derken akabinde peyda olan bahar tatili uzun soluklu nefes almamız için ilginç derecede yardımcı oldu bize burdan teşekkürlerimi iletiyorum kendilerine ... :)


     Haftanın ilk gününü sendromsuz geçireceğim ya, erken kalkmak olur mu hiç. Akrep bana inat ilerliyor ve sürüklüyor yelkovanı peşi sıra. Lakin pek de umursadığım söylenemez. Nitekim saat 11,32 olmuş ve ben ancak açıyorum gözlerimi. (Saatin alarmını örn:11.00 ya da 11.05 gibi net rakamlar üzerine kurmama takıntımdan ileri gelecek ki, alarmımı kurmamama rağmen 32.dakikada uyandım)..


    Kahvaltı yapmaktan nefret ederim. Hep de söylemişimdir gereksiz bir öğün, uyurken insan acıkır mı hiç? diye. Masa her gün bekler beni bir ihtimal vuslatıma erebilmek için ancak klişeyi bozmam bu sabah da. Derken bir arkadaşım -uzun zamandır görmediğim ve muhabbetine bir o kadar da hasret kaldığım Nejla- görüşme isteğini belirtir bana ve ben de atıveririm kendimi dışarıya. Karşılıklı kahveler içilir, fallar bakılır, tüm uydurmacalar yapılır derken sinemaya gitme kararı verilir. İlginçtir ki ikimiz de aynı filmi görme isteğindeyiz; "Kaybedenler Kulübü"..





    Çok fazla övgü alan bu filmi biz de görmeliyiz. Ee ne de olsa iletişimciyiz ;) Biletimizi aldık ve her zamanki gibi yarısı koparılmış o kağıt parçacıklarını saklama ihtiyacı hissettim ve mahzenimin -cüzdan- derinliklerine gönderdim.


   Her neyse film başladı.. İlk yarı hakikaten çok mu uzundu yoksa bana mı öyle geldi bilmem ama bir ara filmi bırakıp oturmaktan sıkıldığımın hatta ve hatta şöyle bir salonda dolaşmak istediğimin farkına vardım fakat fren pedalına basmam gerekti.


   Güzel bir film eyvallah. Sürükleyici de. Ama biraz abartıldı mı ne? Belki de bu kadar beklenti içinde gitmeseydim daha çok zevk alacaktım kim bilir? derken 1.yarı bitti ve..


   O da sabaha kadar sürecek değil ya ikinci yarı da bitti. Hakkını yememek lazım film kaliteli ve gayet de dolu bir yapım. Mesaj içeriyor ama bunu öyle güzel dile getiriyorlar ki komedi filmi olmamasına rağmen -ve sanırım en arkada oturmanın rahatlığı olacak ki- gülüp durdum :)


   Müzikler ayrı bir kalitede ve gelir gelmez tekrar dinleme ihtiyacı hissettim. Misal ; Asu Maralman'ın seslendirdiği o müthiş şarkı "Sigaramın dumanı da dumanı...Yoktur aman şu yarimin imanı..." diye başlayan şarkı. Ah ne güzel mırıldanıyorsun sen öyle.. :)  Keza yabancı müzikler. Keza "My woman".. Hepsi ayrı bir tatta idi..








   Nejat İşler'e gelince.. Hayatım boyunca kuralsız ve biraz da serseri tiplere karşı bir sempati duyar oldum. Teoman da buna ayrı bir örnektir. Nejat'ın oyunculuğuna zaten söyleyecek bir şeye ömrüm boyunca sahip olmadığım gibi yine kanıtlamış oldu bu doğru kararımı kendileri..


   Çok konuşup çekilmez olmak istemiyorum bu nedenle burada bir es vermek istiyorum. Günün sonunda teşekkür edeceğim birkaç şey/kişi var:


    Bana haftanın ilk günü çekilmez bir stres ve trafik yoğunluğu yaşatmayan bahar tatilim, biraz nefes almamı sağlayan canım arkadaşım Nejlam, hayattan iki yarı itibari ile bizi soyutlamaya yardım eden sinemam, kısacası bu bloğu günler sonrasında canlandırmama yardım eden tüm etkenlerim.. Hepinizi seviyorum iyi ki varsınız ;)


    Şimdilik hoşçakalın..
    Baharın taze yaprakları yüreklerinizde filizlensin..




HANİFE ŞİŞEN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder